Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Mayıs 2014 Cumartesi

SORU SORMAK


Bizler soru sorarken daha soru esnasında alacağımız cevabı tahmin ederiz.Birinden bir şey isteyen biri az veya çok alacağı cevabı tahmin eder ve o cevaba göre kafasında bir plan oluşturur.Misal olarak birinden basit bir şey istediğimizde kalem gibi ,genelde bunu alacağımızı biliriz.Ancak para gibi bir şey istediğimizde bunu alıp alamayacağımız konusunda planlar yaparız ,verirse şöyle yaparım vermezse şöyle yaparım gibi.Bu soruş şeklimizi inceleyen uzmanlar 3 tip soru kalıbı bulmuşlar bu kalıplar kısaca şöyle

1 -açık uçlu sorular
2-kapalı uçlu sorular
3-yönlendirme soruları

Şimdi bunlara örnek vererek konuyu netleştirelim.Açık uçlu sorular genel olarak evet veya hayır cevabı alacağınız sorulardır.Biri size bir çay içelim mi diye sorduğunda %50 evet %50 hayır dersiniz.bu açık uçlu denilen soru tipidir.

İkinci tip soru kapalı uçlu genel olarak evet cevabı verilen sorulardır.Bu sorularda soru sorulmadan önce bir ön bilgi verilir uzman görüşü söylenir ve size soru sorulur.Bunun örneğini verecek olursak : '' yeşil çay üzerinde yapılan bir araştırmada yeşil çayın sağlığa faydaları sayılırken antioksidan madde barındırması ile yaşlılığa ve yaşlılık etkilerine iyi geldiği ayrıca kalp ve damarlar üzerinde olumlu etkileri olduğu saptanmış.uzun bir hayat süren yaşlı japon insanları  uzun ve sağlıklı bir hayatı yeşil çay sayesinde kazandıklarını söylemişler.Hatta bizim hasan abi geçende aktardan bir yeşil çay almış tadı bir harika, hem güzel kokulu, hemde lezzeti müthiş, bende tattım bizzat ve tavsiye ederim ''. abi  şimdi bi yeşil çay içeriz değil mi? işte bu ikinci tip soru olan kapalı uçlu soru tipi ile size ön bilgi uzman görüşü verdim ve soruyu sordum . %90 bu soruya muhatap olan insanlar evet cevabını verirler.

Üçüncü tip soru ise yönlendirme soruları denen sorulardır bu soruya hayır diye bilmek genelde çok zordur ancak işin eğitimini almış kişiler bu tip sorularda çıkış yolunu bilirler.Bu soruya örnek olarak da ''abi yeşil çay mı içersin yoksa siyah çay mı? ''bakın soruyu soran kişi size içmeme gibi bir seçim şansı sunmuyor ve bizde bu tip yönlendirme sorularında neyi seçersek seçelim sonuç hep evet oluyor .Eğer seçerseniz evet demiş oluyorsunuz.

Tüm bunları niye anlattığıma gelince hayatta bizlere o kadar çok yönlendirme sorusu soruluyor ki birini seçtiğiniz anda doğru seçim yaptığınızı sansanız bile aslında yanlış bir seçim yapmış oluyorsunuz.Bir soruya cevabı hemen vermek yerine düşünmek ve soru sormadan öncede konu hakkında düşünmemiz gerekiyor kısaca sorduğunuz soru alacağınız cevabı belirliyor.

6 Mayıs 2014 Salı

LİSANI HAL


Tarifi olmayan bir şeyi nasıl tanımlardınız?daha önce hiç şeker yememiş birine şekeri nasıl anlatırdınız?Tüm tarifleri yaparken karşı tarafın sizi anlaması için onun daha önce yediği veya bildiği şeylere benzeterek tanımlamalar yaparsınız, ancak anlattığınız şeylerin hiç biri şeker ile uzaktan veya yakından ilgisi olmayan şeyler olacaktır.Şeker yiyen mutlu olur deseniz, mutluluğu şekere benzetseniz, karşı taraf anladığını söylese dahi aslında anlamamıştır şekeri, veya şekeri suya benzetseniz ,şeker suya da benzemeyecektir.Kısacası şekerin tarifini yapmak mümkün değildir. Şeker ancak tadılarak anlaşılacak bir şeydir,tatmadan anlaşılması mümkün değildir.Şeker ile ilgili hiç bir tanım şekeri anlatamaz bilmeyen birine.Bilen kişilere ise şekeri anlatmaya gerek yoktur.Bizlerde bazen bu durumları yaşıyoruz ,insan olarak üzülüyor ,seviniyor ,kızıyor, sakinleşiyoruz.Bazen kendi halimizi başkalarına anlatamıyoruz veya ne kadar anlatsak da tarifini yapamıyoruz,aslında yaptığımız hata bizim halimizi yaşamamış birine o hali anlatmaya çalışmak. Bunun sonucu olarak da karşı taraf anladığını söylese de aslında hiç bir şey anlamamış oluyor.Halin anlatımını yapabilmek için karşıdaki kişinin o hali yaşamış olması gerekli ki bizi anlaya bilsin.Yoksa bu anlatma çabalarımız boşa zaman harcamaktan öteye geçmeyecektir.Bunları anlatmam da ki sebebler den biride etrafımızdaki canlıların hallerini anlamaya çalışmamız gerektiğindendir.Misal olarak sokak hayvanları bizim gibi iletişim kuramazlar ve açlığını susuzluğunu anlatamazlar bize ,bizler insan olarak onların hallerini anlamaya çalışmalıyız.Hayvanların bu tür konuşma tarzlarına lisanı hal denir.Yani davranış diliyle konuşmaya çalışırlar.Kendi iç alemlerini bizlere hareket bakış ve sesler çıkararak anlatmaya çalışıyorlar.Kısaca konunun özü aslında şöyle'' lisanı hali bilen biri dünyadaki tüm dilleri bilmiş gibidir'' kelimelere ve  sözlere pek ihtiyaç kalmaz .Bu dili bilen biride yalnız ve mutsuz olmaz.

BÜTÜNÜ GÖREBİLMEK

Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, bütün olan o nesneyi anlatır ancak dikkat edilmesi gereken o parçanın nesnenin tamamı olmadığıdır.Fakat bizler bunu bilsek de yaşam tarzlarımızda uygulamakta zorlanırız.Şimdi vereceğim bir örnek konuyu gayet netleştirecek.Bir grup insanı kapalı ve karanlık bir odada bir filin yanına bıraksak ve bu kişilerin hiç biri daha önce fil görmemiş olsa fili tarif ederlerken herkes filin dokunduğu yerini tarif eder, bacaklarına dokunan fil sanki devasa bir sutun der,kulaklarına dokunan fil devasa bir yelpaze diyecektir,filin burnuna dokunan fil denen hayvan dev bir hortum veya yılan diyecek,filin dişlerine dokunan kişi fil sanki bir kaya veya mermer parçası diyecektir.İşte her bir kişi karanlık bir odada fil ile yalnız kalınca kendi duyu organlarıyla dokunduğu kadar bilgiye sahip olacak ve o parçadan bütünü anlamaya çalışacak bunun sonucu olarakta dokunduğu parçanın sanki bütünün tamamını oluşturuyomuş yanılgısına varacaktır.Sağlıklı bir tanımlama için tüm bu parçaların birleştirilmesi gerekir.Aslında tüm parçalar birleşsede fil karanlık odada anlaşılmaya çalıştıkça anlamaya çalışanlar yanılacaktır.Fili tanımak için ışığa ihtiyaç var ve ışıkta tanımak gerekli, ayrıca fil psikolojisinide bilmemiz gerekiyor ve bunun gibi daha bir çok bilgi gerekiyor fili tanımak için.Şimdi bunları anlatmamın asıl sebebine gelince, bizlerin insanları ve hayatı tanımakta karanlık odadaki fili tanıyan kişilere benzeriz.Herkes kendince hayatı ve insanları anlatıyor bize veya bizler hayatı yorumluyor dünyanın gidişatı hakkında bazı fikir ve sonuçlara varıyoruz ancak bütünün sadece parçalarını tanımlayarak ,bütünün tanımladığımız parça olduğunu sanıyoruz.Bunun sonucu olarak da bu tanımlar üzerine bir yaşam tarzı belirleyip yaşıyoruz fakat yaşam tarzımızdaki eksikliklerden dolayı hayatımız sorunlar ve sıkıntılarla dolup taşıyor.İnsanlar ile anlaşmakta sorunlar yaşıyoruz ve yaşadığımız hayat bizleri bunaltıyor.Hemen hemen herkes bir şekilde yaşadığı hayatı daha iyi bir hale getirmeye çalışıyor.Çünkü asıl sebeb tanımlama hatası yaparak yanlış temeller üzerine bir hayat yaşamamız.Eğer doktor bir hastalığın tanımlamasını yanlış yaparsa yanlış ilaç verir ve yanlış ilacı içen hasta ölür.Bu duruma düşmemek için yaşadığımız hayatı tekrar gözden geçirip parçaya göre değilde bütüne göre hareket etmemiz yerinde bir karar olur.Herkese bütünü görebilme çalışmalarında başarılar dilerim.

4 Mayıs 2014 Pazar

ETKİLEŞİMLER

İnsan düşünce tarzlarındaki değişimlere bakınca aslında bir tepkinin  başka bir düşüncenin veya fikrin karşıtı olarak karşısına çıktığını anlıyor. Böylece farklı psikolojiler ve insan kimlikleri oluşuyor.misal olarak bir masa ve üzerinde bir elmamız var ve bunu gören kişi insanlara bunu anlattı diyelim ve insanlardan gelecek tepkilerin benzerlerini  düşünelim, bu benzerliklere misal vermek gerekirse ; masanın üzerinde elma varmış bunu duyan şu tepkiyi veriyor hayır elma değil narmış,bir başkası ise masa değilmiş o sıraymış büyük beyaz bir sıra hatta üzerinde kalemde varmış,bunu duyan başka biri elma yokmuş uydurmayın masa boşmuş,bunu duyan başka biri zaten adamın gözleri iyi görmüyor aslında ne masa varmış nede elma adam sadece kedi görmüş,bunu duyan başka biri adam sadece hayal görmüş hayalindeki masa ve elma onlar,bunu duyan başka biri elma yada başka bir şey olsa ne olur olmasa ne olur boş verin bunları,bunu duyan başka biri beni elma ilgilendirmiyor ama turp olsa ilgilene bilirdim........ vs .Örnek sayısını çoğaltmatsam heralde milyonlarca örnek çıkabilir.işte bir düşünce veya fikir aslen ne olursa olsun veya ne anlatmaya çalışırsa çalışsın zaman içinde insanlar arasında dolaştıkça değişmeye veya başkalaşmaya başlayacaktır.Ne yapmaya veya ne anlatmaya çalışırsanız çalışın insanlar sizin anlattığınız her ne olursa olsun bunu kendilerince yorumlayıp yeni bir tarz ekleyecekler.Hani bir söz var değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diye sanırım tam insanlara göre söylenmiş bir söz.Etkileşim içinde olan insanlar fikirleri ,hayatı,dünyayı sürekli değiştireceklerdir.Burada asıl sormamız gereken soru bence şu olmalı bir şeyin asıl olanı mı daha değerlidir ?yoksa değişmiş halimi daha değerlidir? Yerine göre diye bilirsiniz ama buda değişkenlik ifade edeceği için ve değişkenlik asıllardan türediği için asıllar her zaman daha değerli olacaktır.Peki yaşadığımız hayatlara bakacak olursak yaşadığımız hayat orjinal bir hayat mı yoksa başkalarının aslından çıkarıp değiştirdiği ve bize asıl olarak gösterilen bir hayat mı?Masanın üzerindeki elmayı mı görmeye çalışıyoruz yoksa onu görenin anlattığı insanların başka insanlara anlattığı haberlerin doğruluğuna inanarak kendimizce bir elma ve bir masa hayal ederek mi yaşıyoruz?