Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Aralık 2023 Pazartesi

YAŞAM VE ÖLÜM ÜZERİNE





Yaşam ve ölüm, insanoğlunun en derin düşüncelerini uyandıran ve en büyük sorularını sorduran kavramlardır. Her birimiz bu dünyada bir süre var olacak ve sonra bir gün yok olacağız. Ancak, bu iki gerçeklik arasında bir yerde, yaşamın anlamını keşfetmek ve ölümün etkisini anlamak için bir fırsatımız var. Bu blog yazısında, yaşamın anlamını arayışımızı ve ölümün bize nasıl bir perspektif kazandırabileceğini keşfedeceğiz.


Yaşamın anlamını bulmak, insanoğlunun varoluşundan beri birçok filozof, düşünür ve bilgeyi meşgul etmiştir. Herkesin yaşamın anlamını bulmak için farklı bir yolu ve deneyimi vardır. Kimi insanlar yaşamın anlamını aileleriyle bağ kurmakta bulurken, kimileri tutkulu bir iş ve kariyer arayışında bulur. Bazıları ise yaşamın anlamını sevdikleriyle vakit geçirmekte bulur.

Yaşamın anlamını bulmak, kendimize anlam yaratmak ve bu dünyada iz bırakmakla ilgili olabilir. Belki de bir hedefe ulaşmak, başkalarına yardım etmek veya topluma katkıda bulunmak da yaşamın anlamını keşfetmek için önemli faktörler olabilir.

Ölüm ise hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir ve birçok insan için korkutucu olabilir. Ancak, ölümün etkisi hayatımızı derinlemesine etkileyebilir ve yaşamın değerini daha da anlamlandırabilir. Ölüm, bize zamanın sınırlı olduğunu hatırlatır ve bu nedenle her anın önemli olduğunu vurgular.

Ölüm, yaşamın geçici ve kıymetli olduğunu anlamamızı sağlar. Ölümün bilinciyle, daha fazla sevgi, şefkat ve bağlılıkla yaşayabiliriz. İlişkilerimizi daha derinlemesine geliştirebilir, sevdiklerimize daha fazla zaman ayırabilir ve küçük anlardan daha fazla keyif alabiliriz. Ölüm aynı zamanda bize önceliklerimizi yeniden değerlendirme fırsatı verir. Hayatımızda önemli olan şeyleri belirleyebilir ve zamanımızı bu değerlere göre yönlendirebiliriz.

Yaşamın anlamını keşfetmek ve ölümün etkisini anlamak, bir dengeye ulaşmayı gerektirir. Yaşamı tam anlamıyla yaşamak için ölümün bilincinde olmalıyız. Ölüm, yaşamın değerini ve kıymetini artırırken, yaşam bize ölümü kabul etmek ve onunla yüzleşmek için güç verir.

Yaşam ve ölüm, insan deneyiminin temel parçalarıdır. Yaşamın anlamını keşfetmek ve ölümün etkisini anlamak, derin bir düşünce ve içsel keşif gerektirir. Ölümün bilinciyle yaşamayı seçtiğimizde, daha anlamlı bir yaşam sürme potansiyelini keşfedebilir ve hayatımıza daha fazla değer katabiliriz. Unutmayalım ki, her anı değerlendirmek ve sevdiklerimize zaman ayırmak, yaşamın gerçek anlamını bulmak için önemli adımlardır.

21 Ekim 2023 Cumartesi

YAPAY ZEKA VE İNSANLIK


Yapay zekanın hayatımıza girdiği şu günlerde yapay zeka ve insanlık arasındaki etkileşimi anlatan bir makale yazdım (yazdırdım) keyifli okumalar. 

Yapay zeka (YZ) teknolojisinin hızla gelişmesiyle birlikte, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir döneme giriş yapıyoruz. YZ, bilgisayarların karmaşık algoritmalar ve büyük veri setleri kullanarak insan benzeri görevleri yerine getirmesini sağlayan bir teknolojidir. Ancak, YZ'nin yükselişi, insanlıkla ilgili bazı önemli soruları da beraberinde getirmiştir. Bu makalede, YZ'nin insanlık üzerindeki etkilerini ve yapay zeka ile insanların nasıl işbirliği yapabileceğini inceleyeceğiz.

YZ'nin İnsanlığa Etkileri:
YZ'nin gelişimi, birçok sektörde devrim yaratmış ve insan hayatını kolaylaştırmıştır. Örneğin, sağlık sektöründe YZ, teşhis ve tedavi süreçlerini iyileştirerek hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Otomotiv endüstrisinde YZ, sürücüsüz araçlarla trafik güvenliğini artırabilir ve ulaşımı daha verimli hale getirebilir. Bununla birlikte, YZ'nin bazı endişe verici etkileri de vardır.

İşsizlik: YZ'nin gelişimi, bazı işlerin otomatikleştirilmesine ve insan işgücünün yerine makinelerin geçmesine yol açabilir. Bu durum, işsizlik oranlarının artmasına ve bazı sektörlerde çalışanların işlerini kaybetmesine neden olabilir. Ancak, yeni iş fırsatları da ortaya çıkabilir ve insanlar, YZ teknolojisini yönetme, geliştirme ve bakım konularında uzmanlaşarak istihdam edilebilirler.

Gizlilik ve Güvenlik: YZ'nin kullanımıyla birlikte kişisel verilerin toplanması ve analizi artmaktadır. Bu durum, gizlilik ve güvenlik endişelerini beraberinde getirir. YZ, büyük veri setlerini analiz ederek insanların davranışlarını ve tercihlerini tahmin edebilir. Bu da kişisel gizlilik haklarını tehdit edebilir ve insanları manipüle etme riskini doğurabilir. Bu nedenle, YZ'nin etik kullanımı ve veri güvenliği konularına odaklanmak önemlidir.

Toplumsal Eşitsizlik: YZ'nin kullanımı, toplumsal eşitsizlikleri artırma potansiyeline sahiptir. Eğer YZ teknolojisi sadece belirli bir grup veya şirket tarafından kontrol edilirse, bu durum diğer grupların dezavantajlı konuma düşmesine yol açabilir. YZ'nin gelişimi ve dağıtımıyla ilgili politika ve düzenlemelerin adil olması ve toplumsal faydayı gözetmesi önemlidir.

YZ ile İnsan İşbirliği:
YZ'nin insanlık üzerindeki etkilerini sınırlamak ve en iyi sonuçları elde etmek için insanlar ve YZ arasında işbirliği önemlidir. İnsanların YZ teknolojisiyle etkileşimde bulunabilmesi ve onu anlayabilmesi için YZ'nin kullanıcı dostu olması gerekmektedir. Ayrıca, YZ sistemlerinin insan değerlerini yansıtması ve etik kurallara uygun olarak çalışması önemlidir.

Eğitim: YZ'nin insanlarla işbirliği yapmasının bir yolu, insanların YZ hakkında bilgi sahibiolmalarını sağlamaktır. Eğitim kurumları ve programları, insanlara YZ'nin çalışma prensipleri, güçlü yönleri ve sınırlamaları hakkında bilgi vererek onları YZ ile etkileşim konusunda hazırlayabilir. Aynı zamanda, YZ'nin eğitim süreçlerinde kullanılması da öğrenmeyi daha etkili ve kişiselleştirilmiş hale getirebilir.

Etik ve Düzenleme: YZ'nin insanlarla etkileşimiyle ilgili etik kurallar ve düzenlemeler oluşturulmalıdır. YZ sistemlerinin insanların özgürlüklerine saygı duyması, adaleti gözetmesi ve ayrımcılığı önlemesi önemlidir. Etik değerlere dayalı YZ geliştirme süreçleri, insanlığın en iyi çıkarlarını koruma açısından kritik öneme sahiptir. Ayrıca, YZ'nin kullanımıyla ilgili politika ve düzenlemelerin oluşturulması, toplumsal fayda, gizlilik ve güvenlik gibi önemli konuları ele almaktadır.

İşbirliği ve Ortaklık: YZ'nin insanlık için en büyük potansiyeli, insanlar ve YZ arasında işbirliği ve ortaklık kurulduğunda ortaya çıkabilir. İnsanların YZ teknolojisini yönlendirmesi, onu insan ihtiyaçlarına ve değerlerine uygun şekilde kullanması gerekmektedir. Örneğin, sağlık sektöründe YZ, doktorlarla birlikte çalışarak hastalara daha iyi teşhis ve tedavi seçenekleri sunabilir. Otomotiv sektöründe ise sürücülerle birlikte çalışarak daha güvenli ve verimli sürüş deneyimleri sağlayabilir.

Sonuç:
YZ'nin gelişimi, insanlık için büyük fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. İnsanların YZ teknolojisiyle işbirliği yapması, etik değerleri gözetmesi ve düzenlemelerle desteklenmesi önemlidir. YZ'nin insanların yaşamını iyileştirmesi, verimliliği artırması ve sorunları çözmesi için potansiyeli vardır. Ancak, bu potansiyeli gerçekleştirmek ve olumsuz etkileri önlemek için insanlık olarak dikkatli ve bilinçli bir şekilde ilerlemeliyiz. YZ'nin insanlık için bir araç olduğunu unutmamalıyız ve insanlığın iyiliğini ve refahını gözetmek için kullanılmalıdır.

30 Haziran 2020 Salı

ARAÇLARIN AMAÇLARI

Etrafımızdaki dünya sürekli değişmekte hatta o kadar hızlı değişiyor ki değişime ayak uydurmak gerçekten zor. Bu değişim ile bazı şeyleri de daha iyi anlar olduk. Paranın ve eşyaların değersizliği ve onların kurtarıcı değil araç olduğunu daha iyi anladık. Hasta olan birisi parayı tedavi amaçlı kullanır ama hastalığın tedavisi yok ise paranın kendisi anlamını yitirir. Hiç bir anlamı kalmaz. İnsanın elindeki mal bu anlamda bir işe yaramaz olur. İşte bu araçlar ve amaçlar kavramı iyi incelenmesi gereken bir konu. Neyi niçin yapıyoruz ve amacımız nedir.Bu konuda tabi ki konuşulacak çok şey var ama asıl bahsetmek istediğim araçları kullanım şeklimiz. Buna şöyle bir örnek vermek istiyorum. İlkel bir adam düşünelim bu adamın eline son model bir telefon versek ve onun ne işe yaradığını anlatmasak. O ilkel adam bu telefonu çekiç yerine koyup onunla çivi çaksa ve aletler yapsa. Elindeki bu aletler ile günlük yaşamını sürdürse o telefonu amacına uygun kullanmış olur mu? Telefon dediğimiz alet haberleşmek ve bilgi edinmek için kullandığımız bir alet iken, bunu amacının dışında kullanan birisi elbette ki o alete zarar vermiş hatta yaptığı işte ziyan etmiş olur.işte söylemek istediğim de burada devreye giriyor. Maddenin yaratılış amacı nedir neden var? Bizleri yaratan bu dünya da boş işler yapalım diye yaratmadı. Bizlerinde bir amacı var. Kur'an'da bu konuya insanların ve Cinlerin Allaha kulluk etmek için yaratıldığı anlatılır. Demek ki insanın yaratılış amacı Allaha kulluk etmek ve bunun için verilen her şey bizim bu görevi yapma araçlarımız. Araçları amaca uygun kullanmayıp bu amacın dışında kullanmak tüm bu araçları zayi etmekten başka bir şey değildir. Her ne iş yaparsak yapalım amaç allah rızası değil ise yapılan işin hiç bir hükmü kalmıyor.ve bir iş ki Allah rızasına uygun o zaman da yapılan işin kusurlu olmasıda amaca uygun olmadığı anlamına gelmiyor.İnsan bu dünyadan göçüp gidecek, geriye yaptığı ameller yani araçları nasıl kullandığının hesabını vermek kalacak. İşte o hesapta sorulacak olan her şey temelde verilen araçların amaca yönelik kullanıp kullanılmadığı. Allah hepimize yardım etsin. Çünkü zamanın önemsiz ve her yapılanın sorulduğu bir yerde hesap vermek gerçekten çok zor olacak. Allahın yardım ettikleri hariç kimse bu sıkıntıya tahammül edemez. Dilerim Allahu teala hepimize yardım eder. 

31 Aralık 2017 Pazar

İSİMLER VE ZAMAN

Bir varlığa isim verdiğimiz de isim vermemiz deki asıl gaye ona görev tanımı yapmaktır. Bir şeye isim verirken isim verdiğimiz şeye bir görev tanımı da vermiş oluruz. Örnek vermek gerekirse masa  dediğimizde, masa diye tanımladığımız şeyin bizim istediğimiz görev tanımını yapmasını isteriz. Bu görev tanımı için ona masa deriz.İsmi ona vermekle görevinin ne olduğunu kendimizce anlamış oluruz. O İsmi bir başkasına söylediğimizde, bahsettiğimiz kişi söylediğimiz ismin ne yapacağını bilir hale gelir Çünkü isim görev tanımını çağırdığından o isme ait görev bilinir. Ayrıca isimler  değişimleride anlatır. Örneğin eski masa ve yeni masa dediğimizde masanın zamanından bahsederiz zamanını belli edebilmek için isim takıları veririz  ve bu takılar da isimdir. yeni ve eski masanın zamanı ile alakadardır yani karşı tarafa bilgi aktarırken ona zamanın bilgisinide vermek isteriz Bu yüzden eski ve yeni kavramlarını kullanırız. insanlarada isim verirken, verdiğimiz isim ile işte tüm bunların tamamını kapsamış oluruz. Yani isim hem görev tanımını hem de zamanı içermektedir Ayrıca isim verilmekle ondan beklenilen görevin yapılması istenir. yani sizin isminiz Ahmet, Mehmet veyahut da herhangi bir isim ise, o ismin gereğini yaparsınız. Bu yüzden İsminizin manası ne ise o ismin manasına yönelik bazı işler yapmanız  beklenir. isminiz Savaş ise bir şeylerle savaşırsınız. Herkes bir şeylerle savaşır fakat Savaş ismi o kimseye özellikle savaşması için konulmuştur. Burada şöyle bir soru çıkabilir
''Kişiler isimlerinin manalarına yönelik mi hareket ederler? . '' Genel itibarla evet denile bilir.
Fakat kişi ismine yönelik hareket etmezse o isim ondan alınır ve ona hakettiği isim verilir. Örnek vermek gerekirse bir erkek, erkek gibi davrandığı için erkek ismini almıştır. Eğer erkek, erkek gibi davranmazsa kadın gibi davranırsa ona kadın denilemez. Çünkü bir kadın değildir. Yapı itibariyle erkek olduğundan dolayı erkek denemesi gerekir fakat davranış itibariyle kadın gibi davrandığı için ona kadın denmesi gerekliydi.Yapı itibarı ile erkek davranış itibarı ile kadın olduğu için ona başka bir isim takılır. Kısaca erkek ismini kaybeder. İsmi kaybetme durumu da verilen ismi taşıyamamasından dolayıdır. Kısaca isimler görevler için verilir ve zamanıda kapsamaktadır. Bir şeyin isminin değişmesi o şeyin görev tanımı ve zamanının da değişimi demektir. Tüm bunları anladı iseniz ,istemediğiniz bir durumla karşılaştığınızda yapmanız gereken ilk şey o durumun ismini değiştirmek olmalıdır. O duruma verdiğiniz isim bir görevi ve bir zamanı harekete geçirecektir ve o verdiğiniz ismi o verdiğiniz şey kabul ederse. istediğiniz şey gerçekleşir. çünkü bir görev tanımı verdiniz ve o görev kabul edildi.Geriye sadece gerçekleşmesi için gerekli zaman kaldı. Zamanı gelince verdiğiniz isim ortaya çıkacaktır ve istediğiniz şey gerçekleşecektir.


26 Temmuz 2015 Pazar

ZAMAN AKIŞI




Zamanın başlangıcı nedir  diye sorulan bir sorunun cevabı ne olurdu. Zaman denen şey nedir. Bir önceki yazımda sorunun kaynağının bilinmesi gerekli demiştim. Kaynağı bilinmeyen sorunlar çözümlenemez değil mi? Zamandan bahsediyor isek zamanın ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Zaman maddenin farklı hallerinin tespiti için verilen isimdir. Bir madde için değişim söz konusu değil ise o madde için zaman kavramı yoktur. Kısaca zaman gözlem ile ilgili bir kavram. Gözlemleyen kimse yoksa ve değişim durumu söz konusu değil ise o şey için zamandan bahsedilemez. Soruya dönecek olursak zamanın başlangıcı dediğimiz anda maddenin ilk hali anlaşılır. İlk madde ve bu ilk maddenin ilk hali nedir diye sorulan bir sorudur zamanın başlangıcı. Fakat zaman ile ilgili şöyle bir detay var. Zaman her gözlemciye göre farklı bir akıştadır. Yani maddenin değişimlerini Gözlemleyen varlıklar aynı şekilde gözlem yapamadıkları için zaman her birisi için farklı akar. Eğer gözlem hızı yavaş ise zaman hızlıdır . Gözlem hızı fazla ise zaman yavaştır. Işık ve insan örneğini bunun en belirgin örneğidir. Biz bir saniyede ancak 1 adım atabiliriz. Ama ışıktan yapılma bir varlık olsaydık. 1 saniyede dünyada 7 tur atardık. 1 saniyede bir adım atan biri ile karşılaşsaydık ona ne kadar yavaş olduğunu söylerdik. Hızımız arttığı için diğer canlıların hareketi bize çok yavaş gelecekti. Çünkü az zamanda çok gözlem yapan ışıktan canlı için zaman yavaştır. Zaman ve gözlem gözlemcinin durumunu belirtir. Bir gözlemci gözlemlediği şeyi anlatmaya başlarsa o gözlemcinin durumu ve gözlem hızı anlaşılır. Buradan da farklı anlatımlar çıkar. Ancak bulunan sonuç gözlemciye göredir. Her gözlemci için durum farklı olacaktır.aşağıdaki video sanırım konuyu özetliyor.



SORUNUN KAYNAĞI







Birçok kez farklı sorunlar ile karşılaşıyoruz hayatımızda .Bir sorunu çözmek için farklı kaynaklar ve yöntemler kullanmaya gerek duyuyoruz.Tabi bu yöntemlerde bilgimiz kadar oluyor.bilgimizin yetersiz kaldığı noktada ise 2 durum söz konusu oluyor.Birinci duruma göre olayın çözümsüz olduğunu kabul edeceğiz veya ikinci duruma göre başka çözüm yolları arayacağız.İkinci seçeneğe göre çıktığımız yolda alternatif çözüm yolları araken sorunun kaynağına inmek gerektiğini hatırlatmak istedim sadece ve sorunun ana kaynağı bilinirse yapılması gerekenler ve çözüm yolları zaten kendiliğinden oluşacaktır.Bunu bir misal ile anlatmaya çalışayım.Bir erkek ve dişi olarak iki böcek ve yeteri miktarda yiyecek koyalım.sonrada bu böceklerin zaman içinde neler yapacaklarını düşünelim.Önce böcekler yeterli yiyecek ve alan olduğundan üreyeceklerdir,ortalama bir böcek 28 adet yavru doğurur ve bu doğurma süreci 1 ay içinde olur.İkinci aya girdiğimizde elimizdeki böcek sayısı artık 30 tanedir.Bunu her aya katlayarak gidersek 5 ci aydan sonra böcekler için yeterli miktarda yer ve yeteri miktarda yiyecek kalmadığından kendi aralarında savaş ve ölüm olacaktır.3 veya 4 ayda bu türdeki kişilerle iletişim kursaydık.birbirlerinden ve yaşadıkları toplumdan şikayet ettiklerini söyleyeceklerdi,ama asıl sorun kendileri ve ya toplumları değildi.Asıl sorun yaşam alanının darlığı ve yiyecek sorunuydu.Bu sorunun kendisinden dolayı diğer sorunlar ortaya çıkmış oluyor.Buraya kadar anlattıklarımı şu sebeb den anlatıyorum.Bir sorunun kaynağı bilinmez ise o sorunun çözümü bilinemez.sorunun şuan görünen haline bakarak kaynağının görünen o şekli olduğunu düşünmek sorunun kaynağını araştırmayı engeller.Her sorun bir kaynak ile oluşur.Kaynağı bilinmeyen sorun hiç bir zaman çözüme ulaşamaz.Bunu görsel olarak da aşağıdaki videoda anlattım.


19 Şubat 2015 Perşembe

ŞABLONLAR EVRENİ

                                       

Referans alıp  algıladığımız dünyada deneyip gözlemlediğimiz şeylerden kurallar ve kanunlar çıkarmaktayız.misal olarak ateşe elimizi yaklaştırdığımızda elimizin yanması ve bunu deneyimleyen diğer insanlarında aynı tepkiyi vermesinden dolayı ateşin yakıcı olduğu görüşüne varmaktayız.yani kuralları koyarken gözlemleme yapıp 5 duyu organımızdan gelen verileri kullanarak kurallar koyuyoruz.peki bu gözlemleme ve kurallar koyma işini ne kadar düzgün yapıyoruz ? şöyle bir örnek versek konuyu daha iyi anlatabilirim sanırım.bir koyun, çobanı bir eşşeğe binerek bulunduğu yere geldiğini sonra o eşşekten inip ikinci bir eşşeğe bindiğini görse ve bu olay hergün aynı şekilde tekrar etse koyunun koyacağı kural şu olurdu ikinci eşeğin yürüyebilmesi için birinci eşşeğin durması gerekir.halbuki ikinci eşeğin yürüyebilmesi için birinci eşşeğin durması gerekmez.işte tüm bu gözlemleme ve kural koyma olayı aynı şekilde tekrar eden bir olayın bizim bakış açımızdan yorumlanmasından başka bir şey değildir.yani aslında bizler kurallar ve çıkarımlar yaparken kendi bakış açımızdan evreni ve kainatı anlamaya çalışırız.ancak evren için koyduğumuz yasalar veya kurallar bizim bakış açımızdan olduğundan dolayı tam olarak doğru olmayacaktır.